-
Derdime Dertleri Ekledim!
Bir isyan var içimde. Kopmayı bekleyen bir çığlık. “Dokunsalar Ağlayacağım” sözü artık benim için “Dokunsalar Patlayacağım”a dönüştü. Öyle bir sessizlik var ki, “Fırtına Öncesi Sessizliği”n ta kendisi…
Annem, derdi bitmeyen insanlarla görüşmemi istemedi hiç. “O sana dert katıyor Nihal, görüşme kızım” der durur eğer mutsuz görürse beni. Anneme kimseyi şikayet etme lüksüm yoktur. Üzülmeme tahammül edemez, “Bıçak gibi kes at” der. “Offf Nihal, hasta edeceksin kendini benim gibi”…
Son zamanlarda yaşadıklarımı, çevremdeki insanların dertleriyle dertlendiğimi bilse ne derdi kim bilir?
Derdime dertler ekledim Annem;
…..
-
Ağlayan Kadın
Tek tük yolcuların bulunduğu otobüsün arka koltuğuna oturmuş, elinde mendili ile bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve bir yandan da gözyaşlarını siliyordu kadın…
Derdi neydi bilmiyorum ama nedense içimi yaktı hıçkırıkları… Bir kadının ağlaması içimi yakar. Sebebi ne olursa olsun…
Bir Kadın Neden Ağlar?
Kadınlar çok kuvvetli canlılardır. O yüzden kadınları ağlatmak sanılan kadar kolay değildir aslında. İçinde biriktirir, biriktirir. Artık o birikim çekilmez hale gelir. O an kadın ağlar. Ama hep denir ki “Kadınlar her zaman her an ağlayabilir.” İşin aslı bu değildir. Daha duygusaldır kadın. Her şeyde ince düşünür. Bu yüzden birikimi daha çoktur. Bir film izler ağlar. Zamanında biri yakmıştır canını, o an ona ağlar. Bir şarkı çalar ağlar… Daha bir sürü şeye ağlayabilir. Ama bunun altında yatan ince detayı kimse algılayamaz…
…..
-
Aaa Kadınım, Eteğindeki Taşları Döktün mü Kadınım?
İki kadın düşünün. Gelin ve kaynana. Biri tahminlerimize göre 90 küsür yaşında, diğeri 63…
Günlerden bir gün. Gelin eşiyle konuşurken kaynana araya girer.
“Ne dedikodu ediyorsunuz? Beni mi konuşuyorsunuz yoksa?” der bazen az işiten bazende en kısık fısıltıyı duyan kulağıyla duyduğunu sanmıştır bir kere…
“Ne dedikodusu Anne? Oradan buradan sohbet ediyoruz” der yaşı 68 olan kaynananın oğlu…
“Ben senin dedikodu yapmayacağını biliyorum Oğul da, bu kadın yapar. Beni mi anlatıyor sana? Yine ne yapmışım, neyimi şikayet ediyor?”
“Anne alma kızın günahını (Kadın 60 yaşındadır ancak, eşinin gözünde hala ilk evlendiği gün gibi), vallahi de billahi de adını bile anmadı.”
Bu arada gelin bulaşıkları topluyor hiç sesini çıkartmadan…
…..
-
Bu Bir Çocuk Değil, Bence Bir Canavar!
Dışarı çıktığımda, puset içerisinde torununu gezdiren üst kat komşumla merhabalaşırdık. Pusette “Tatlı şey şeniiii” diyerek sevdiğim sevimli bir bebek (kız mı erkek mi bilmiyorum, merak edip sormadım) vardı. Sonra zaman ne çabuk geçti bilmiyorum ama o tatlı şey canavara dönüştü…
Yerinde durmayan bir çocuk düşünün. İşte ondan oldu. Evde olduğum zamanlarda sinir krizi geçiriyorum, yer silme bezinin sopasıyla tavana vuruyorum. Sonra kısa süreli bir sessizlik, sonra yine hobaaa.
Sonra işe girdim. Hatta 11 Aralık 2012 Facebook iletim: “Üst katımızda tepinen çocuk, bir gün iznim var onunda içine s.çtın.” şeklindedir. İzin günlerimde bile uyutmadı beni. Sonra ses kesildi. Ben işten çıktım ve yaklaşık 3 haftadır duymuyordum…
…..
-
Anne Kokusu
“Anneler hep aynı kokar” dedi bir dost ve bana ilham kaynağı oldu…
Anne’M;
Ne güzel bir kelimedir bu. Ne kadar da büyük anlam taşır sırtında. Canım Anne’M… Öyle özlemişim ki seni, içime doyasıya çektiğim kokun, tenime sinmiş. Sen kokuyorum sanki buram buram. Daha küçücüktük, “Herşeyi bil kızım” dedin, “Yaptığın bana ise, öğrendiğin kendine.” Sen nasıl bir Anneymişsin ki bana herşeyi öğrettin. Beni kimseye mahçup etmedin. “Ah, ahh kızım, ben nelere katlandım.” dedin, sabretmeyi öğretti bana. Torunlarını sevdiğin de ne kadar da üzülürdüm, “Anne’M artık beni sevmiyor mu yoksa?” diye. İçten içe iç geçirirdim. Anlamamışım Anne’M. Senin yerin ayrı derdin de, hep duymazdan gelmişim…
Anne’M;
Sen Allah’ın nasıl bir lütfusun ki benim Anne’M olmuşsun. Nasıl da sabırla bekledin benim büyümemi, uslanmamı? Kaç sefer canını yaktım Anne’M. İnan ben hatırlamıyorum. Kaç sefer mahçup ettim seni. Onca şeye rağman kim affedebilirdi ki… Kim tekrar tekrar bağrına basabilirdi ki…
…..