-
Papatya’M a
“Zamanla herşeye alışıyor insan” sözü tanıdık gelir herkese. Mümkün müdür yalnızlığa, sevdiklerinden uzakta yaşamaya alışmak. Yoksa üzerimi örtülüyordu, alıştım zannederek…
Öyle özleniyor ki dostlar, dostluklar…
Gecenin bir yarılarına kadar oturup edilen sohbetlerin, evden sabahın 3′ünde kaçıp, yanında bulunamayan dostun camına taş atıp, AKLIMIZDASIN diyebilmenin tadı nerede bulunur ki. Ya da dostun AŞK ACISI çekerken, onun acısını çekmek, nerede yaşanır yada hangi yeni başlayan dostluklarda kazanılır…
İlk sigara, ilk bira, ilkler…
Dostlarda yapılır doğrusuyla yanlışıyla, acısıyla tatlısıyla…
Ev geçindiren aileler gibi, hafta başında alınan harçlık salı günü bitince, başlanır efkar şarkılarıyla evin yolu okul çıkışı tutulmaya. 10 km’lik yol uzar da uzar… Geriye kalan ayak ağrısı, dostunla uzun uzun konuştuğun güzel anlar kalır aklında…
…..
-
Anne Kokusu
“Anneler hep aynı kokar” dedi bir dost ve bana ilham kaynağı oldu…
Anne’M;
Ne güzel bir kelimedir bu. Ne kadar da büyük anlam taşır sırtında. Canım Anne’M… Öyle özlemişim ki seni, içime doyasıya çektiğim kokun, tenime sinmiş. Sen kokuyorum sanki buram buram. Daha küçücüktük, “Herşeyi bil kızım” dedin, “Yaptığın bana ise, öğrendiğin kendine.” Sen nasıl bir Anneymişsin ki bana herşeyi öğrettin. Beni kimseye mahçup etmedin. “Ah, ahh kızım, ben nelere katlandım.” dedin, sabretmeyi öğretti bana. Torunlarını sevdiğin de ne kadar da üzülürdüm, “Anne’M artık beni sevmiyor mu yoksa?” diye. İçten içe iç geçirirdim. Anlamamışım Anne’M. Senin yerin ayrı derdin de, hep duymazdan gelmişim…
Anne’M;
Sen Allah’ın nasıl bir lütfusun ki benim Anne’M olmuşsun. Nasıl da sabırla bekledin benim büyümemi, uslanmamı? Kaç sefer canını yaktım Anne’M. İnan ben hatırlamıyorum. Kaç sefer mahçup ettim seni. Onca şeye rağman kim affedebilirdi ki… Kim tekrar tekrar bağrına basabilirdi ki…
…..