-
İnsanlar Neden Yeni Bir Eve Taşınmak İster?
Ev, insanın iç huzurunu bulduğu, rahatladığı, korunduğu bir sığınaktır. Zamanla kendi parçası olur, can dostu olur. Öfke evde atılır, sırlar evde paylaşılır. Yeri gelir duvarlarla konuşulur, yeri gelir sık sık kirlenen cam-pencereye küfredilir…
Yeni bir ev yeni bir umuttur. Yeniden başlamaktır hayata. Yapılan yanlışlıklar sanki ev değişince silinecekmiş gibi gelir insana…
Yepyeni temiz bir sayfa açmaktır. Tüm kahpe yüreklilerden kaçmaktır aslında. Savaşma gücünü yitirmiş insanlara hastır…
Yeni okumaya başladığım Pierre Lemaitre’nin “Alex” romanı beni tam bu noktada yakaladı. Aslında o kadar ufak bir ayrıntıydı ki bu. Hayata yeniden başlamak için evinden taşınan insanlar…
Bundan yaklaşık 2 yıl önce taşınma kararı aldık. Evi tuttuk. Eşyaları topladık. Taşınacağımız günün gecesi, ağlama krizine girdim. Ne olursa olsun burası benim sığınağımdı, benim bir parçam haline gelmişti. Ama yapamadım, vazgeçtik. Son gece herşeyi iptal ettik…
“Ev deyip geçmemek lazım. Ne olursa olsun ihanet etmemek lazım. Yaşananlar ne kadar acı olursa olsun, yaşanan mutlulukları es geçmemek lazım…” der bir tarafım. Ama diğer tarafım. “Yeni bir sayfa, tertemiz bir sayfa aç Nihal. Bu ev sana mutlulukta yaşattı ama unutma, üzüntülerin kralını yaşattı. Ne çok şey öğrendin bu evde, ne çok tecrübe edindin acılarınla. Bırak, herşeye yeniden başla. Daha tecrübeli, daha merhametsiz bir yürekle…”
…..
-
Coştur Sezen Coştur “Ben Annemi İsterim”
“Ben Annemi İsterim” Sezen Aksu’nun 1995 yılında çıkarttığı “Işık Doğudan Yükselir” albümünün benim için en güzel şarkısıdır. Anlam yükleyerek dinlediğim bir şarkı değildir. Ancak özellikle bu şarkıyı her dinlediğimde içimde burukluk olur. Sanırım Sezen’i bana sevdiren, bu şarkıları saatlerce dinlediğimiz en az ablam kadar sevdiğim kişinin hayatta olmamasından…
İşte böyle bir şarkıdır “Ben Annemi İsterim”. Hem buruklukla hemde coşkuyla dinlenir…
Sezen Aksu – Ben Annemi İsterim Video Klibi…
…..
-
Ben Senden Razıyım, Sende Benden Razı mısın?
Önce aşık olunur, sonra bu aşk büyür. Birbirinden vazgeçemeyeceğini bilen sevgililer evlenirler. “Evlilik aşkı öldürür” derler ya, yalan söylerler…
Ben seni seviyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, en çok ben seviliyorum. En çok sen sev. Sana olan sevgimden daha fazlasıyla seviliyor olmam başımı döndürüyor. Öyle büyük bir aşkla seviyorum ki seni, fazlasıyla seviliyorum…
Her zaman diyeceğim bir şey var:
İyi ki…
İyi ki sensin benim Sevgilim…
Aşım, başım…
…..
-
28 Senenin Öğrettikleri ve Öğretemedikleri
“Çocuktum, ufacıktım / top oynadım, acıktım…” (Ziya Gökalp)
Çocukluğum gelince aklıma hep bu şiir pelesenk oluyor dilime. Ama şimdi çocukluğumdan değil, geride bıraktığım 28 yılın bana öğrettiklerinden bahsedeceğim…
4 Şubat benim doğum günümdü. Geride 28 yılı bıraktım ve 29. yıldan gün aldım. Geriye dönüp baktığımda “Ne çok şey öğretmiş bana bu 28 sene ve ne çok şey öğretememiş” diyorum.
Ne mi öğrendim bu 28 seneden?
İftiranın çok kolay atıldığını öğrendim.
“Susmak Erdemliktir!” sanırken, aslında başkalarının gözünde “Susmak, Onaylamaktır!” olduğunu öğrendim.
Anne sözü dinlemek gerektiğini öğrendim…
…..
-
Ruhdöveni – Doğum Günün Kutlu Olsun Nihal’im!
Ruhdöveni… Tarihin karanlık ve tozlu sayfaları içerisinde unutulmaya yüz tutmuş bir yaşam biçimini, felsefeyi ve zorluğu anlatan bir kelime. Normalde yaşını başını almış ve hayat hakkında öğrenebileceği herşeyi öğrenmiş bir bilgenin yanında yetiştirdiği ve kendine uyguladığı bir yöntem. Ruhdöveni nedir dersek bir demir ocağında nasıl bir kılıç kaba saba bir demir parçasıyken çekiçle binlerce vuruş sonrası ışıltılı bir çelik parçasına nasıl dönüşürse insan ruhunun da aynı şekilde manevi çekiçlerle dövülerek şekillendirilmesidir. Ben bunu uygulamaya farkında bile olmadan 12 yaşımda başladım halen devam etmekte olan bir süreçle.
Dikkat edilmesi gereken çekiç darbelerinin şiddeti ve vurulduğu yerdir ruh şekillendirilirken. Bazı darbeler, özellikle çevremizdeki insanlardan, arkadaşlarımızdan, annemizden, babamızdan, kardeşlerimizden, ailemizden gelir ki çok sert olur ve ruh şeklimizi bozar. Ancak kendimiz başka vuruşlarla ruhumuzdaki ezilmeleri ve çöküntüleri düzeltebiliriz. Bunu yapabilecek tek varlık kendimiziz. Bu da ancak kendimizi iyi tanımakla, çok iyi tanımakla olabilir ancak. Aksi durumda verilen zararları büyütür ve hiçbir anlamı olmayan bir dünyada kayboluruz. Dünyaya anlam veren insanın kendisidir çünkü…
…..