-
Can Dostum’a Doğum Günü Mektubu
Hep vardın ama çok geç girdin hayatıma…
İyi ki de girmişsin. İyi ki de geçte olsa her anımda, her sıkıntımda, her mutluluğum da, bedenen yada ruhen yanımda olmuşsun…
Sen benim,
Kocaman annemsin,
Arada mızıkçılık yapan ablamsın,
Kızımsın,
Sen benim KARDEŞİMSİN!!!
Son 4 yıldır ne acılar biriktirdik yüreğimizde, ne acılar erittik gölgemizde… Aynı acılar devam ediyor peşimizde hala, hala bitmez mi bu dertler… Dert dediğin biter, diğeri başlar. Ama bizim dertler eridikçe sertleşiyor, buz kütleleri oluyor…
…..
-
Abla’M
Neden, neden geliyorsun rüyalarıma?
…”Konuş benimle, yalvarırım birşey söyle”
…
“Neden geldin peki, neden altüst ediyorsun hayatımı?”
…
“Yalvarıyorum konuş, ne olur… Suçluymuşum gibi bakma gözlerime. Ben suçlu değilim. Bilmeden birşey yapmış olamam sana… Çünkü sen benim parçamsın, kanımsın…”
…..
-
Benim Hikayem
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” demiş üstad. Benim Hikayem’de böyle başladı…
Etrafımı saran olumsuzluklar, içinden çıkılmaz hale gelmişti yaşadığım sandığım hayat. Bir çıkış yolu olmalıydı. Güçlü değildim ben, daha yaşım neydi. Güç bende ne gezerdi. Hayatı boyunca zorluk görmemiş olan ben, nasıl güçlenmiş olabilirdi ki…
O çıktı karşıma ıslanmış uzun saçları ve dizlerine kadar uzanmış paltosuyla. Elimden tuttu benim. İşte o an “Benim Hikayem” başladı…
Farkında olmadan dünyanın en güzel hediyesini vermişim kendime. O’nu sevmekle kendimle yeniden tanıştım. Aslında ne kadar da güçlü bir insan olduğumu anladım.
O’nu sevmekle sevginin ne kadar değerli olduğunu anladım.
O’nu sevmekle sevilmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu hissettim…
…..
-
Papatya’M a
“Zamanla herşeye alışıyor insan” sözü tanıdık gelir herkese. Mümkün müdür yalnızlığa, sevdiklerinden uzakta yaşamaya alışmak. Yoksa üzerimi örtülüyordu, alıştım zannederek…
Öyle özleniyor ki dostlar, dostluklar…
Gecenin bir yarılarına kadar oturup edilen sohbetlerin, evden sabahın 3′ünde kaçıp, yanında bulunamayan dostun camına taş atıp, AKLIMIZDASIN diyebilmenin tadı nerede bulunur ki. Ya da dostun AŞK ACISI çekerken, onun acısını çekmek, nerede yaşanır yada hangi yeni başlayan dostluklarda kazanılır…
İlk sigara, ilk bira, ilkler…
Dostlarda yapılır doğrusuyla yanlışıyla, acısıyla tatlısıyla…
Ev geçindiren aileler gibi, hafta başında alınan harçlık salı günü bitince, başlanır efkar şarkılarıyla evin yolu okul çıkışı tutulmaya. 10 km’lik yol uzar da uzar… Geriye kalan ayak ağrısı, dostunla uzun uzun konuştuğun güzel anlar kalır aklında…
…..
-
Anne Kokusu
“Anneler hep aynı kokar” dedi bir dost ve bana ilham kaynağı oldu…
Anne’M;
Ne güzel bir kelimedir bu. Ne kadar da büyük anlam taşır sırtında. Canım Anne’M… Öyle özlemişim ki seni, içime doyasıya çektiğim kokun, tenime sinmiş. Sen kokuyorum sanki buram buram. Daha küçücüktük, “Herşeyi bil kızım” dedin, “Yaptığın bana ise, öğrendiğin kendine.” Sen nasıl bir Anneymişsin ki bana herşeyi öğrettin. Beni kimseye mahçup etmedin. “Ah, ahh kızım, ben nelere katlandım.” dedin, sabretmeyi öğretti bana. Torunlarını sevdiğin de ne kadar da üzülürdüm, “Anne’M artık beni sevmiyor mu yoksa?” diye. İçten içe iç geçirirdim. Anlamamışım Anne’M. Senin yerin ayrı derdin de, hep duymazdan gelmişim…
Anne’M;
Sen Allah’ın nasıl bir lütfusun ki benim Anne’M olmuşsun. Nasıl da sabırla bekledin benim büyümemi, uslanmamı? Kaç sefer canını yaktım Anne’M. İnan ben hatırlamıyorum. Kaç sefer mahçup ettim seni. Onca şeye rağman kim affedebilirdi ki… Kim tekrar tekrar bağrına basabilirdi ki…
…..