“Muhteşem Bir Film İzlemek İstiyorum” Diyorsanız, Intouchables Tam Size Göre!
Son zamanlarda bazı kararlar aldım. Bunlardan biride hafta sonu telefonumun sesini kısıyorum ve sadece eşime zaman ayırıyorum. Bu sayede bölünmeyen filmler izleyebiliyoruz…
2 gün boyunca sayısını hatırlamadığım bir çok film izledik. Uzun zamandır izlediğimiz filmler arasında beni etkileyen film pek yoktu. Intouchables’ı izleyene kadar…
Öncelikle şunu belirteyim, film gerçek bir hayat hikayesi. Geçirdiği kazadan sonra felç olan zengin aristokrat Philippe. Bir adam düşünün, boynundan aşağısı tutmuyor. Neden bu hale geldiğini söylemeyeceğim. Philippe zengin olduğu için etrafında bir çok hizmetlisi var. Muhteşem bir malikanesi ve kendini seven, sadık çalışanlarıyla birlikte yaşamını sürdürüyor. Ancak Philippe’in erkek bakıcıya ihtiyacı var. Yanında çok fazla erkek bakıcı barındıramayan Philippe, cezaevinden çıkmış Driss’i bakıcısı olarak işe alıyor. Herkes Driss’in bu iş için uygun olmayacağını düşünürken, Philippe ona inanıyor ve bir şans veriyor. Dünya dursa yan yana gelmeyecek olan bu iki karşıt dünya görüşünün çarpışmasının ve zamanla çılgın bir dostluğa dönüşmesinin, insanı derinden etkileyen hikayesi.
Film sondan başlıyor ve geriye dönüyor…
Komedi filmi düşünün, güldürmek yazılmış için bir çok replik vardır. Ama bu filmde öyle bir şeye ihtiyaç yok. Driss’in acemiliği, konuşmaları gülmekten öldürüyor.
Mesela Driss, Philippe’in felçli olduğunu unutup çalan telefonu uzatıyor, yanlışlıkla bacağına sıcak su döktüğünde Philippe’in hiçbir şey hissetmediğini fark edince, bu sefer deneme yapmak için biraz daha döküyor, Philippe’in yardımcılarından biri olan güzel hatun Magelie’yi izliyeceğim diye çatalı yanlışlıkla adamın gözüne sokuyor falan 🙂 Tabi bunlar filmin başları.
Bir Cevap Yazın