Aşkın Faydaları Nelerdir?
“Aşk Psikolojik Yatırımdır!” diyor İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof. Dr. Sedat Özkan ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Aşık olan kişi, çevresine mutluluk saçar.”
Aşkın Psikolojik Yaşam Üzerindeki Etkisi
Aşk insanın her hücresinde varlığını devam ettirir, tüm canlıların gereksinimidir. Sevgi, en geniş duygusal yaşantıdır. Aşk bunun tercih edilen alt kısmıdır. Aşk, sevginin dorukta yaşanmasıdır. Aşkı karşı cinse hissedilen duygularla sınırlandırmamalıyız. Aşk evrensel olarak sevgi üretimini amaçlar. Tanrı, doğa ve insan sevgisi de bu duygunun içindedir.
Sağlıklı aşk kişiyi mutlu eder, bağımlı aşk ise depresif yapar. Aşk agresifliği azaltır, kişi daha hoşgörülüdür. Aşık olan kişi çevresine baskı ve öfke saçmaz, tam tersi pozitif ve uyumludur. Mutlu olan kişi, çevresindekilere karşı yıkıcı olmaz.
Aşk beyindeki kimyasal işleyişi canlandıran, hızlandıran, aktive eden en temel duygudur. Beyin ne kadar donanımlı ise aşk hayatı da, o kadar iyidir. Kişinin beyni kısır, donuk, paylaşıma açık değil ise aşk hayatı da o kadar kısırdır. Aşk zihni açar, adeta hormonları canlandırır.
Aşık beyin daha üretken daha sağlıklıdır. Beynin en sağlıklı vitamini; aşk ve sevgidir. Aşk, beyin kabuğunun işlevini hızlandırır. Bağışıklık sistemi üzerinde de olumlu etkileri vardır, direnci artırır. Sevdiğini kaybedenlerde ise tam tersi olur, vücut direncinin azalmasıyla hastalıklara yakalanma riski artar.
Aşk aklına uymuyorsa, sorun olacaktır. Eğer ilk görüşte etkilendiği kişiyle zamanla tanıdıkça mutlu değilse sorun vardır. Aşık olunan kişiyi değerlendirirken diğer sevgi nesneleri ile ilişkileri de dikkate alınmalıdır. Mesleki anlamda ahlaki değerlerden yoksunsa, toplumsal ahlakında zafiyet var ise aşk hayatında da benzer sorunlar yaşayacaktır.
Aşk, biyolojik zeminde beyinsel tüm deneyimlerini, donanımlarını ve beklentilerini aktive eder. Kuşkusuz sosyal ortam da oldukça etkili. Kişi ne kadar derin ve yaratıcı ise o kadar derin bir aşk yaşıyor. Cinsellik tüm canlılar için biyolojik gereksinimdir. İnsanda ise aşk ve sevginin ifade tarzlarından biridir. Aşk, sevgi ve paylaşım katılırsa insani olur.
Duygu yoğunluğu yaşamak kişinin aşık olduğu anlamına gelmez. Aşk daha çok yaşam dönemlerinde ortaya çıkar. Ergenlik dönemi, yetişkinlik döneminde 20’li yaşlar, orta yaşta 35-40’lı yaşlar, 50-60’lı yaşlar… Yaşam dönemlerinde kişi hayatını, mutluluk arayışlarını sorgular. Zamanla çiftlerin tercihleri değişmişse, ilişkide sorunlar başlar. Kimi çiftler bu sorunları aşarken, kimi yeni mutluluk arayışlarına yönelir.
Dünyayı ve kendini seven insanlar daha sağlıklı aşık olur. Çünkü aşk kendini sevmenin uzantısıdır. Dünyayı sevemiyorsa, bütün sevgi gereksinimini tek kişiye aktarması bağımlılığa dönüşebilir. Bu durum hastalık olarak tanımlanabilir. Mesela; bebekle annesi arasında bağımlı ilişki vardır. Bebeğin tek sevgi nesnesi annesidir, ondan bağımsız yaşayamaz.
Aşkın içinde sözel olmayan ipuçları da vardır. Gülümsemesi, oturuşu, aşık olduğu kişi yanına gelince ne yaptığı, nereye baktığı da bize ipucu verir. Ve kişilik yapısına göre bu davranışlar da değişir. Aşık olan ve aşık olduğu kişiye saygı duyanlar; onu incitmekten kaçınır, dikkatli ve özenlidir. Psikolojik ihtiyaçlarını fark eder. Aşık olduğu kişiyi her hali ile sevmiştir. Önce sevip sonra değiştirmeye çalışmaz. Karşısındakilere hiçbir konuda dayatma yapmaz, ona tercih sunar. Bu davranışlar aşkın en iyi göstergesidir.
Aşkını kaybedenler bir anda yasa girer, psikolojik yatırımları iflas etmiştir. Bağışıklık sistemleri düşer. Vücudun, hastalıklara yakalanma riski artar. Daha sık hasta olurlar.
Bir Cevap Yazın