“Derdini Anlatma, Yaz!” Diyen Can Dostumun Sözünü Dinliyorum ve Yazıyorum…
Kendim içinde yaşadığım oldu hayatta, başkaları içinde. Şu sıralar başkaları için yaşadığım hayattayım. O üzülmesin, o kırılmasın, o yalnız kalmasın… O’nun kalbi dayanmaz, O çok üzülür, bir daha O’nu /Onları üzemem, O’nun şekeri çıkar…
Ne yapıyorum ben? Ne için bunca mücadelem. Salak gibiyim. Hakikaten salak gibiyim. Ne yapacağımı bilmeden, neyi ne için yaptığımı bilmeden uyanıyorum sabahları. Bıkkınlığım hazırlanırken başlıyor. O mutsuz Nihal kapıdan başka Nihal olarak çıkıyor. Gülen, şen… Nasıl bir maskedir bu bilmiyorum. Saniyede takıyorum yüzüme. Hiç zorluk çekmeden. Koşturuyorum, iş için yapabildiğimi yapıyorum, yapamadığımı öğrenmeye çalışıyorum. Dedim ya, salak gibiyim. Ensemde bir çip var gibi. Varlığınıda hissediyorum. Orada birşey sürekli ağrılı. Öyle ortalarda koşturuyorum. Sonra…
Arabadan indiğim an maske kendiğinden düşüyor. Çipin verdiği şiddetli ağrı dahada yoğunlaşmış durumda. Eve giriyorum. Çok yabancı bir ev. Benim evim gibi değil. Her santimetresini ellerimle sildiğim ev değil. Pislik içinde, çamaşır telinde günlerdir bekleyen çamaşırlar ve artık yumuşatıcı kokusu yerine sigara kokusu sinmiş üzerine.
… ve benim şuanda olmak istediğim yer annemin küçük odası. Yatağa yatsam, kafamı yorganı çeksem. Herşeyden herkesten uzaklaşsam. Bir tek B…..’ım olsa yanımda. Arada uğrasa yanıma, bir şey içermisin dese ve yine gitse. İşte tam olmak istediğim yer orası. Hakikaten ayakta duracak halim yok. Hasta ettiler beni.
Bir Cevap Yazın